Türk milleti İsrail’in işgaline hazır mı?
İsrail Ekim 2023’te Filistin’i, Ekim 2024’te de Lübnan’ı işgale başladı. Peki sizce İsrail Türkiye’yi hangi Ekim ayında işgale başlar? Bu uçuk bir olasılık değil. İsrail binlerce bebeği ve masumu katledebiliyorsa bunu, bu toprakların onlara vaadedildiğine inandıkları için yapıyorlar ve bu topraklar, Türkiye’yi de kapsıyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi İsrail’in sıradaki hedeflerinden biri Türkiye olacak. Peki Türk halkı bu gerçekle yüzleşmeye hazır mı?
Maalesef değil. Mesela hiç düşündünüz mü? Batılılar, aynı dini bile paylaşmadıkları Filistinliler için kar kış demeden gösteri düzenleyip insani bir duruş sergileyebiliyorken; bu topraklarda Türk olmakla övünüp, katledilen ufacık bebekleri sırf Arap olduğu için umursamayacak kadar vicdan yoksunları nasıl ortaya çıktı? Mesela masum bir bebeğe merhamet edemeyen biri, İsrail Türkiye’yi işgal ederken size, ülkesine merhamet edip kılını kıpırdatır mı? Hayır. Hatta umursamadığı boykotun markalarından birinin kahvesini keyifle yudumlamaya devam eder.
İşgal edilmek için ne kadar da uygun bir toplum haline gelmişiz değil mi? Çünkü düşmanlarımız 100 yıl önce bu topraklardaki işgali sonlandırsa da, zihinlerimizdeki ve vicdanlarımızdaki işgalini sonlandırmadı. Böylece işgal etmek için tekrar geldiklerinde değil karşı koyacak, işgale sevinecek hatta yardımcı olacak işbirlikçilerini karşılarında bulacaklardı. Bu kişilerin çoğu bunu hain oldukları için değil, şuursuz oldukları için yapacaklardı. Düşmanlarımız bunu çok basit yöntemlerle başarmışlardı. Örneğin bir grup Arab isyancıyı destekleyip isyan ettirmiş, bunu kullanarak Türk’ü Arab’a, Arab’ı Türk’e düşman etmişlerdi.
Halbuki bir millet bütünüyle iyi ya da kötü olamayacağı gibi bütünüyle hain de olamazdı. Mesela bazı Türklerin hain, hırsız ya da ahlaksız olması bütün Türkleri bu özelliklere ortak yapmazdı. Ama ne akılla ne de bilimle örtüşen bu çocukça propagandalarla Türkler, Araplar ve Kürtler gibi bölge halkları birbirine düşman edilmişti. Vatansever olduğunu söyleyenler farkında değildi ama emperyalistler topraklarımızı tam da bu projelerle parçaladı ve bölge halkarını birbirinden kopardı. Eğer gerçekten vatanımızı seviyorsak düşmanın bizi bölmek ve mağlup etmek için kullandığı projeleri anlayıp, onları boşa çıkarmak için çabalamak zorundayız. Mesela 100 yıldır savaş ve acıyla andığımız Kudüs’ü, Osmanlı Devleti’nin içinde 3 farklı dinin mensuplarıyla beraber 400 yıl boyunca barış içinde nasıl yönettiğinin formülü üzerine düşünmek ve bunu dünyaya hatırlatmak zorundayız.
Çünkü bugün sadece kendi içimizdeki ayrışmamız değil, coğrafyamızdaki bölünme de düşmanlarımızın mirası. Filistin bir yıldır işgal altında ve Siyonistler batılı devletlerin desteğiyle bölgede yayılmaya devam ediyor. Ve bugün düşman yine kapımızda. Peki biz ne yapacağız? Bir yıldır edebildiğimiz kadar boykot ediyoruz. Ama boykot sadece pasif bir direniş.
İşgal onlarca yıl sürdüğünde sadece boykot edemezsiniz. Artık boykot etmeyi değil, boykot etme durumundan kendimizi nasıl kurtaracağımızı düşünmeliyiz. Yani boykot ettiğimiz her şeyin daha iyi bir alternatifini üretme aşamasına artık geçmek zorundayız. Eğer bu ülkede herkes iddia ettiği gibi daha vatansever olsaydı, bugün en ufak bir üründe ya da teknolojide boykot etmeye ihtiyacımız olmazdı. Demek ki gerçek vatan sevgisi gösterdiğin gayretle, ülkeni daha iyi bir hale getirmek için ne kadar çalıştığınla ölçülecek. Ancak Filistin’de, dünyanın gözü önünde yaşanan soykırım gösterdi ki dünyanın çoraklaşmış her karış toprağı, bizimle sulanmayı bekleyen insanlık yurdunun vatan toprağı haline gelmiştir.
Demek ki ufkumuzu gözümüzün ya da düşmanımızın yüz sene önce dayattığı kağıt üstünde çizilmiş sınırlarımıza değil, aklımızın ve kalbimizin uzandığı yerlere kadar uzatacağız. Ve şunu unutmayacağız; dünyada kimse güvende değilse, ülken güvende değildir; dünyada adalet bulunmuyorsa ülkende aramak beyhudedir. İnsan değil, insanlık kalmamışsa dünyada, bomba olup patlasa o dünya, yeridir, vaktidir.